Yetersizliği Olan Çocuğa Sahip Ailelerin Tepkileri
Yetersizliği Olan Çocuğa Sahip Ailelerin Tepkileri
Kültürel, yapısal ve işlevsel farklılıklar olmasına rağmen genellikle çoğu aile çocuk sahibi olma arzusu taşımaktadır. Bu arzunun altında birbirinden farklı anlamlar yatmaktadır. Ailelerin bir kısmı çocuğu soylarının devamı olarak görürken, bir kısmı evliliğin bir gerekliliği olarak düşünmektedir. Bir kısmı ise çocukları kendi hayallerini gerçekleştirecek bir kurtarıcılar olarak değerlendirebilmektedir. Bebek sahibi olacağını öğrenen anne-baba kaçıncı çocukları olursa olsun kendi kültürel ve yapısal özellikleri çerçevesinde, mutlu bir bekleyiş sürecine girerler. Yolun başındaki anne ve baba bu dönemde farklı duyguları bir arada yaşar. Genellikle gergin, bitkin, heyecanlı ve bunun yanında sevinçlidirler. Dünyaya gelecek bebekleri ile ilgili birçok şeyi düşünmeye başlarlar ve bu düşüncelerini normal gelişim gösterecek bir bebek üzerine kurarlar. Bu yönde kurulan düşüncelerin aksine doğacak bebeğin bir hastalığının olması, yetersizliğinin bulunması ihtimali akıllara getirilmek istenmez. Sürekli olarak ihtiyaçlarının karşılanması, ilgi gösterilmesi gereken bir bebeğin bakımı, aile için hem zor hem de adaptasyon gerektiren bir süreçtir. Normal gelişim gösteren bir bebeğe sahip aile için bu denli zor olan bu süreç, yetersizliği olan bir bebeğe sahip aile için çok daha zordur. Yetersizliği olan çocuğa sahip olmak anne ve babanın bu durumun üstesinden gelme becerilerini sınırlandırabilmekte, normal gelişim gösteren çocuk için yaptıkları planların ve kurdukları hayallerin gerçekleşmeyeceğini fark etmeleri birçok duygusal tepkinin yaşanmasına neden olmaktadır.
Çocuklarının tanı aldığını öğrenen ailelerin tepkilerini açıklamada yaygın olarak aşama modeli kullanılmaktadır. Farklı eleştiriler alsa da aşama modeli, gerek alan yazında gerekse uygulama alanında kapsamlı bir kabul elde etmiştir. Aşama modeli, kanser hastalarında tanıyı öğrenen hastalarının tepkilerinin evrelerinden uyarlanmıştır. Bu nedenle alan yazında, çeşitli kaynaklarda farklı gruplandırmalar söz konusudur. Bu yazıda beş aşamadan söz edilecektir. Bu aşamalar; şok ve inkâr, kızgınlık ve suçluluk, pazarlık, umutsuzluk ve depresyon, kabul ve uyumdur.
Şok ve İnkâr
Şok ve inkâr aşaması aile için çocuklarının tanı almasıyla başlar. Normal gelişim gösteren çocuk için yapılan planların, beklentilerin gerçekleşmeyeceği düşüncesi ortaya çıkar. Ortaya çıkan bu durum ailenin şok yaşamasına, üzüntü ve çaresizlik gibi duyguların içerisine girmesine neden olur. Aile istemli ya da istemsiz olarak inkâr etme gibi bir savunma geliştirebilir. Bu savunma uzmanların söylediklerini inkâr etme olarak görülür, uzmanlarla işbirliğinden uzaklaşma ya da farklı uzman arayışına girme gibi sonuçlar doğurur.
Suçluluk ve Öfke
Bu aşamada aile mevcut durum hakkında belli bir bilgi düzeyine ulaşarak şok ve inkâr aşamasını geride bırakmaya başlar. Fakat bu aşamada aile böyle bir durumun neden kendilerinin başına geldiğini sorgularlar. Geçmişte yaşanan hangi hatanın yetersizliğe sebep olduğunu düşünerek suçluluk hissedebilirler. Diğer taraftan eşlerin de birbirlerini suçlamada bulunması görülebilir. Sorgulamayla birlikte eşler birbirine öfke duyabilir ya da ailenin öfkesi zamanla uzman kişilere yönelebilir. Suçluluk duygusu yetersizliğe sahip çocuğun kardeşlerinde de görülebilmektedir. Normal gelişim gösteren çocuk, ailenin ilgisinin yetersizliğe sahip kardeşine daha çok yönelmesinden dolayı kıskançlık duygusu içine girebilir. Kıskançlık duygusuna girdiği için utanç ve suçluluk duyabilir.
Pazarlık
Aile çocuğun mevcut durumundan, tanıdan kurtulmak adına birbirleriyle veya çevredeki uzman kişilerle pazarlık aşamasına girebilir. Hatta uzman olmayan kişilerle bile pazarlık girişimi görülebilir. Ülkemizde ailelerin farklı doktorları gezdikten sonra, manevi pazarlık girişimlerine yöneldikleri, çocuklarını hocaya götürdükleri gözlemlenmektedir. Aile için bu aşamada önemli olan tek şey tanıdan kurtulmaktır. " Allah'ım çocuğumu normale döndürürsen, iyi yaparsan, ben de ....................ım" şeklinde dua ettikleri, bu ve benzeri şekillerde pazarlık söylemleri de aileler tarafından belirtilmektedir. Aile bu aşamada mantık çerçevesinden uzak ve her türlü uygulamaya, öneriye açık haldedir. Bu nedenle aileye bilimsel dayanıklı uygulamalar hakkında bilgi vermek, uzman desteği sağlamak bu aşamada çok önemlidir.
Umutsuzluk ve Depresyon
Aile önceki aşamalardaki girişimlerin kendilerine elle tutulur bir çıkış sağlamadığının farkına varır. İstedikleri çıkışı elde edemeyen aile umutsuzluk duygusu yaşar. Artık normal gelişim gösteren çocuk için kurulan hayallerin, yapılan planların bir kenara bırakılması gerektiğinin farkına varır. Yetersizlikten kurtulamayacağını düşünerek aile kendi çevresi ile çocuğun bulunduğu çevre ile olabildiğince az temas kurma yoluna gider ve depresyon sürecine girer. Ailenin bu aşamada uzman desteğinin alması çok önemlidir. Uzman desteği alan ailenin kabul ve uyum aşamasına geçişi sağlıklı şekilde gerçekleşir. Bu durumda yetersizliği olan çocuğun gelişimine katkı sağlar.
Kabullenme
Bu aşamaya ulaşabilen aileler çocuklarını hem gereksinim alanlarıyla hem de güçlü yönleriyle ailenin bir parçası olarak kabullenebilirler. Yaşam tarzlarını bu doğrultuda düzenlerler. Çocuklarının eğitim, terapi gibi gereksinimlerine yoğunlaşır ve ulaşılması güç beklentilerden uzaklaşırlar. Yetersizlik duyulan alanlara yönelik hizmetlere ulaşmaya çalışırlar. Uzmanlarla işbirliğine açık, tanı ile ilgili daha bilinçli hale gelirler. Benzer ailelerle de iletişime geçme, birlikte bir topluluk oluşturma görülebilir. Ulaşılması güç olan bu aşama yetersizliği olan bireyin gelişimi için en önemli aşamadır. Ailelerin birçoğu bu aşamaya ulaşamamaktadır. Ayrıca bu aşamada bile olsalar aileler diğer aşamalardaki olumsuz duyguları tekrar yaşayabilmektedir, olumsuz duygular tamamen ortadan kalkmaz.
TUZLA ÇPAL REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA BİRİMİ